BİLGİN ADALI
ÇROP – Bilgin bey merhaba, sizi biraz tanıyabilir miyiz?
B.A. – 60’lı yıllardan bu yana Türk edebiyatının içinde, şiir, öykü, eleştiri ve tanıtım yazılarıyla yer alan biriyim. 80’li yıllarda başlayıp 2000’e kadar suren bir suskunluk dönemi yaşadıktan sonra, yeniden başladım yazmaya, ama bu kez çocuk kitapları yazmaya koyuldum. Telif ve çeviri, imzamı taşıyan toplam otuz kitabım var.
ÇROP – Çocuklar ve gençler için yazdığınız kitapları bize hatırlatır mısınız?
B.A. – Bunların 19’u özgün ve uyarlama çocuk ve gençlik kitabi. Zaman Bisikleti, Çatalhöyük öyküleri gibi bilimkurgu, Dünya Artık Daha Güzel gibi fantastik kitaplarım var. Gençler için İlyada’yı, Odisseia’yi, Dede Korkut’u Türkçe’de ilk kez tümüyle manzum olarak yeniden yazdım. Çanakkale savaşını, insani boyutuyla hamasiyata kaçmadan destanlaştırdım.
.
ÇROP – Biz sizin başka alanlarda da epeyi ürün verdiğinizi biliyoruz.
B. A. – Evet, 10 yıl kadar TRT Televizyonu’nun ilk yönetmenlerinden biri olarak belgesel filmler çektim, çocuk, gençlik ve kültür – eğitim programları yaptım. 1974’ten beri yazarlık, senaryo yazarlığı, belgesel film yapım ve yönetimi gibi konularda dersler veriyorum çeşitli üniversitelerde. 1984’ten 2000 yılına kadar da çeşitli reklam ajanslarında yazar ve yaratıcı yönetmen olarak görev aldım. Bu arada, çok sayıda belgesel filme, tanıtım filmine senaryo yazdım.
ÇROP – Veee çizgi roman… Hangi yıllarda tanıştınız kendisiyle?
B. A. – 50’li, 60’lı yıllarda iyi bir çizgi roman okuyucusuydum.
ÇROP – İlk neleri okudunuz peki?
B. A. – 40’lı yılların Baytekin’ini bir tavan arasında bulduğum eksiksiz bir koleksiyondan okudum. İnanılmaz bir keyif aldım. Sanırım hâlâ çok ciddi bir bilimkurgu okuyucusu olmamı, bilimkurgu diye niteleyebileceğimiz (Zaman Bisikleti örneğin) kitaplar yazmamı buna borçluyum. Tek silahı kemendi olan Pecos Bill, bugün çok az kişinin anımsadığı Oklahoma, Mandrake, Superman’in klasik öyküleri, Kızıl Maske, Tex, Tom Miks, Tenten vb. başucu kitaplarım arasındaydı. ÇROP – Sonra?
B. A. – Illustrated Classics’in neredeyse tüm koleksiyonunu okudum. Illustrated Classics’ten okuduğum romanların bir öbeği çevrilmemişti daha Türkçe’ye. Bu bana ilginç bir ivme kazandırdı. Ortaokulu bitirmeden, daha önce çizgi roman olarak tanıştığım klasiklerden bulabildiklerimin tümünü bu kez roman olarak okudum. Bu da Kafka, Hermann Hesse, William Faulkner, Günter Grass, bizden Bilge Karasu, Yusuf Atılgan gibi zor yazarları lise sıralarındayken keyifle okumama yardımcı oldu.
ÇROP – Günümüze gelirsek, şimdilerde çizgi roman olarak neler okuyorsunuz?
B. A. – Açıkçası bir kopma yaşadım çizgi romanla. Öyküler bozuldu, çizgiler sevimsizleşti. Elime geçtikçe Red Kid, Asterix okuyorum. Okuduğum şeyler hepsi de ama zaman içinde yolculuk yapmak gibi keyifli oluyor benim için.
ÇROP – Bu kadarla kalıyor mu tüm ilişkiniz?
B. A. – Yok, ilişkimizde çok özel bir doruk noktası yaşadık: Önceki yıl, Michael Chabbon’un Everest yayınevinden çıkan Kavalier & Clay romanının (bu sözcüğü de hiç sevmem ya) redaksiyonunu yaptım.
ÇROP – Peki bir yazar, yönetmen, sanatçı olarak çizgi romana, çizgi filme nasıl bakıyorsunuz?
B.A. – Çocuklara ve gençlere yazıyor, her yıl en az on okulda çocuklarla söyleşiyor, gençlere yazarlık ve sinema dersler veriyorum. Hep onlarla iç içeyim. Bu benim çocuk yanımı, genç yanımı diri tutuyor hep. Doğrusu, kitaplarımdan kimileri, çizgi film ya da çizgi roman olarak uyarlansa onlara bu yolla da ulaşabilmeyi çok isterim. Örneğin, Zaman Bisikleti çok güzel bir çizgi roman olabilir. Çatalhöyük öyküleri de öyle. Hele Kaledibi Sokağı muhteşem olur diye düşünüyorum.
ÇROP – Çizgi içi çizgi dışı son bir soru: Kaç yaşındasınız?
B. A. – 1944 doğumluyum. Ama 55’te demir attım, soranlara öyle diyorum. Kendimi hâlâ 25-27 yaşlarında hissediyorum. Bel fıtığımı, ağarmış saçlarımı, kabartma haritaya dönmüş yüzümü, yokuş çıkarken kasılıp ağrıyan bacağımı, tıknefes olmamı falan hesaba katmıyorum elbette. O kadar kusur kadı kızında da bulunur…
Hemen çizgi romanlara dönmek istiyorum yeniden: Çizgi roman kahramanlarında bu kusurlar da bulunmaz… Yıllar bizi kendi bildiği gibi yoğururken, çizgi roman kahramanları hiç değişmez. Ne oluyor, kuşaktan kuşağa yazarları, çizerleri değiştikçe üsluplar değişiyor. Çizgi roman, TV dizileriyle rekabete girişiyor. Kimi zaman kendisi TV dizisi oluyor. Ama kahramanların hepsi de ilk öykülerinin matbaadan çıktığı günkü kadar genç ve diri. Dünyamıza tutulan aynalardan biri onlar. Keşke çocuklar Kurtlar Vadisi’nin Polat Alemdar’ını örnek alacaklarına, Superman’i, Örümcek Adam’ı falan örnek alsalar.