:: Çizgi Roman Okurları Platformu ::

http://groups.yahoo.com/group/croplatform/

Archive for 20 Oca 2007

Cnn Turk Çizgi Roman Kütüphanesi Röportajı

Posted by croplatform Ocak 20, 2007

 Canlı Canlı, canlı canlı…. Canlı röportaj hemen altta… Sevgili Aydın İleri’yle projemizi anlatmaktan onur duydum. 

Ümit Kireççi

 

Posted in Çrop basında | Leave a Comment »

ÇROP’TAN EYLEM

Posted by croplatform Ocak 20, 2007

ÇROP’TAN EYLEM  

 
 
05 Nisan 2006, Çarşamba

Sibel Kilimci

Çizgi Roman Okurları Platformu (ÇROP), eylem başlatıyor. Gençlerin çizgi roman sanatına katılımını sağlamak, özendirmek; büyük firmaları destekçi olmaya yönlendirmek, çizgi roman emekçilerine moral destek olmaya hazırlanan ÇROP, 23 Nisan şenliklerine “kenardan” katılacak.

Gergindergi.com

Posted in Çrop basında | Leave a Comment »

ÇİZGİLERDE ARANAN ÇİZGİ DIŞI YAŞAM

Posted by croplatform Ocak 20, 2007

 

                        ÇİZGİLERDE ARANAN ÇİZGİ DIŞI YAŞAM 

 

            Bu platformu yapılandıran Ümit Kireççi ile tiyatro gibi alakasız bir konudan dolayı tanışmıştım. Kelli felli adamlarız ya, içsel dünyamızı açık etmemiştik o zamanlar. Sonra günlerden bir gün Serüven’de makaleleri okuyorum, baktım ki birinin altında Ümit’in imzası var. Sonradan Serüven’i kendi yolunda bensiz bırakma kararıma etken olan bakış biçiminden de farklı bir şeyler karalamış. “Hay bin kunduz!” dedim. Ümit ile yaşam karşılaşmamda zaman kaybetmişim. Yaşamının önemli bir bölümünü tiyatroya ve çocuklara adamış olan birisinin, bunların yanında hobisiyle ilgili gerçekten ciddi zaman alan bu tür uğraşlara girmesini övgülerle karşılıyorum.

 

            Yukarıda üzerinden hızla geçtiğim bir konuya doğru bandı geri sarmam gerekiyor. O da Çizgi Roman  konusunda yapılan inceleme ve araştırma çalışmalarındaki bakış açısı. Şimdiye kadar Çizgi Roman  üzerine yazılan araştırma ve inceleme yazıları, öykülerin ve kahramanlarının tanımlanması üzerine ne yazık ki. Yani Tommiks kimmiş, öykülerde neler yapmış, hangi macerada kiminle karşılaşmış; Kaptan Swing’in ekibindeki Gamlı Baykuş’u  sürekli olarak Puik ısırırmış; Baltalı İlah’ın Çiko’su her zaman “allh..kahr..bela… diye küfür edermiş falan fıstık….

 

            Çizgi Roman’ı öyküsünün içindeki unsurlarla işleyen bu tür makaleler (!) ile Çizgi Romanların kapak içlerinde karşılaşsak elbette yadırgamam. Hatta niye yok diye hayıflanırım belki. Ama Serüven gibi iddialı bir Çizgi Roman  araştırmaları dergisinde böyle yazılar ağırlığı oluşturunca ister istemez uzaklaşıyor insan.

 

            Hepimiz sonunda öyle ya da böyle Çizgi Roman  tüketicisiyiz. Çizgi Romanları tüketirken elbette analitik yaklaşmıyoruz. Niye ZagorAhyaakkkk” diye bağırır diye sorgulamıyoruz. Niye o kadar koşturmaya rağmen Çiko hala tombalak diye düşünmüyoruz. Ya da gizemleri ortaya çıkarmak için canını tehlikeye atan gizemler dedektifimiz Martin’in niye bir o kadar da gizemleri örtmeye çabaladığı ikilemini sorgulamıyoruz. Maceraların içine katılıp, mürekkeplerde kaybolup her öyküyü kendi mantığı içinde seyrediyoruz. Kahramanla bütünleşip insani egolarımızı doyuruyoruz.

 

            Çizgi Roman  bu  içinde kayboluşun yanı sıra incelenmesi, araştırılması, üzerine yazılar ve düşünceler yazılması gerekli bir konu. Çünkü dünya gibi ülkemizde de kalabalık bir okuru, etkilediği büyük bir kitlesi var. Etki alanı bu kadar geniş olan her olgu-olay incelenmelidir.  

            Çizgi Roman üzerine yazılmış birkaç yerli kitabımız var. Bunların pek çoğu tarihsel araştırma. Geçmiş dönemlerdeki Çizgi Roman türleri, çeşitleri, yayınevleri gibi konuları irdeliyor. Birkaç makalede de Çizgi Romanın önemi, yaygınlığı, ilgi sınıfı üzerine düşünceler yürütülmüş, o kadar… Oysa Çizgi Roman ile okuyucu olmanın dışında ilgilenenlerin beklentileri de biraz fazla oluyor. Amerikan Kültürünü çocukluktan beri beynimize kazıyan ve her birimizi “Kızılderili” ve “Kırmızı Urbalı” (kırmızı takıntılı bir senaristler grubuymuş besbelli) düşmanı yapan öykülerin nasıl oluyor da İtalya’da filizlendiğini sorgulamalıyız sanki. Ya da Kaptan Swing’de dostluk maskesi altına gizlenmiş ırkçılığı, Gamlı Baykuş’un ırkına hainliğini, bütün “comics”lerdeki kadın-erkek ilişkisinin zavallılığını, Jerry Drake’in emperyalist amerikan politikasını ve yaşam tarzını reddederek Manaus’ta Mister No’ya dönüşmesini, Conan’ın barbarlığını, Arsen Lüpen uzantısı Diabolik’i, hayatını kurtardığı zaman dostu olan ama evde kahvesini getiren uşak rolüyle haddi bildirilen Java ve Martin Mystere ilişkisini sorgulamalıyız. Ders kitaplarımızın arasına sıkıştırarak okuduğumuz Tommiks-Teksas maceralarının  bizleri sürüklediği yanılgılar dünyası da denetlenmeli midir diye sormalıyız. Kendi kültürümüzü, öykülerimizi ve kahramanlarımızı yansıtabileceğimiz kaliteli çizgilere ne zaman kavuşabileceğimizi merak etmeliyiz.

 

 

 

            Çizgi ile bir şeyleri anlatmanın köklerini mağara duvarlarına götürebiliriz. Çok etkili, çok güzel, çok sosyal, sanatla iç içe bir bilgi aktarım yöntemidir çizgili anlatım. Batı emperyalizmi bu gücü çok başarılı şekilde bugünlere kadar uygulayagelmiş, comics denilen çizgili anlatım unsurunu sanayileştirmiş, kalitesini ve teknolojisini üst düzeylere taşımış, istediği kültürel bombardımanı da başarıyla kotarmıştır. Bugün Zagor’un Ahyaak’ı, Hacivat’ın Hay-i hak nidasından daha ünlüdür. (Bu arada sözcük benzerliğine dikkat) Bundan sanırım bizler birazcık utanmalıyız.

  

            Çizgi Roman ne yazık ki kurumsallaşamadı ülkemizde. Çok kişisel, bazen ailesel olarak yürütülüyor. Aral Kardeşlerin çabaları, Tay Yayınlarının sahibi Yalçıner ailesinin ilgisi, şimdi de yeni aileler ve yayınevleri… Bu ailesellik nedeniyle kimi zaman kapak içlerinde okuyucuyu bir gram ilgilendirmeyen aile fotoları, çocuklarının yaş günü kutlamaları veya evcil hayvanlarıyla ilgili sorun yaşayan yakın dostlarının öyküleri gibi içsel yazılara rastlıyoruz. Bu kadar kişisel boyutlarda dolaşan Çizgi Roman dünyamızın gelişme hızı da elbette kişilere bağlı kalacak ve ekonomik zincir yapısı oluşmadığından yerli ürünler çöldeki vahalar kadar kısır kalacaktır.

 

Oysa ders alınabilecek epeyce örnek var önümüzde:

 

Karşımızda Marvel, Boneli gibi kurumsallaşmış Çizgi Roman fabrikaları var.

Karşımızda üniversitelerde tez konusu olmuş çalışmalar, kürsüler, bölümler var.

Karşımızda hayatını bu konuya adamış yazarlar, koleksiyonerler var.

 

            Yani eğer Çizgi Romanı sadece tüketeceksek şu anda yapılacak başkaca bir şey yok.

 

            Tüketiyoruz işte. Ama Çizgi Romanı bir kültür unsuru olarak ele alıp irdeleyeceksek bu kadar uğraş yetersiz elbette.

 

Teoman KozanYönetmen – ÇR okuru 

Posted in Çizgi Roman Yazıları | Leave a Comment »